28 Ekim 2011 Cuma

İnsanların ayırıcı özelliklerinde “Kavram - Tanım” Çatışması


Kavram adı ile sunulan ama aslında kader sonucu sahip ya da mensup olunan ayırıcı niteliklerin(ırk, kavim, soy...) sıralanmasını en önde bulunarak başlatan varlık sıfatlarını diğer özelliklere atfedilen sıfatların üzerinde bir değerle tanımak, doğasını özel addeden insanların felah etmede cebre uğrayacağı bir yanılgıdır. Bu insanların anlama ya da kabul etme sürecindeki durumun doğru olduğu önalgısını yansıttığı dış gözlemciler bir diğer yanılgıyla hatanın iletişim sürecinde başladığını zannetmekteler.

Bu aşamada din savunucusu ve Siyonist kavramları arasındaki farkı incelemek geçerli bir örnek ve doğru bir hamle olacaktır. Bir siyonist kendini din savunucusu olarak tanımlar, bir Müslüman teröristin kendini din savaşçısı anlamında kullanılan “mücahit” terimiyle adlandırması gibi. Bu tarz din savunucularına yönelik yapılan bir araştırmada deney için seçilen herhangi birine insanların inandıkları dinin onların iradesi dışında seçildiğini(cinsiyet ya da etnik köken gibi) hayal etmelerini ve yine bu varsayıma bağlı olarak kendi dinlerinin aslında bu zamana kadar inandıklarından farklı olduğunun bilimsel çalışmalarla ortaya çıktığını farz etmelerini söyleyip bu durumun din savaşçısı kimliklerine etkisinin nasıl olacağını sorarak alacağınız cevabı incelediğinizde önünüze iki seçenek çıkar. Bu seçeneklerden biri o insanların hiçbir davranışını değiştirmeden yine eski kimlikleriyle hareket etmeye devam edecekleri diğeri ise artık mensup olduklarını yeni öğrendikleri din için din savaşçılığı yapacakları şeklindedir. Burada alınan birinci tepki başlıkta da geçen “kavram - tanım” çatışmasının örneğidir ve bu eğilim diğerinden daha yaygındır. Din savaşçısının farz edelim bir din - bilim savaşında din cephesinde bulunanların hepsini yani bütün dinleri savunması onun bu kimliği için doğru olandır.

Müşahedeye vaki olma olasılığı daha yüksek olan bir diğer örneği ırk sınıflandırmalarında görebiliriz. Hayatının 30 yılını Türk milletinin güçlü olduğuna ve diğer bütün ulusların bu büyük millete gücünden dolayı itaat etmesi gerektiğine inanarak geçiren bir insan günün birinde bilimsel bir çalışma sonucunda aslında Ermeni olduğunu öğrenirse bu adamın geçmiş davranışlarına uygun olarak yapması gereken şey kendini Türk zannederken aşağıladığı Ermeni milletinin mensubu olduğunu öğrenmekle artık bu milleti yüceltmeye ve Ermeni olmakla gurur duymaya başlamasıdır. Bir varsayımda dahi bunu yapacağına inanmayan bir insanın itibar ettiğini söylediği din, ırk ya da cinsiyet gibi bir kavrama verdiği önemin sebebi sadece bu kavramın kendi tanımını yapabileceği tek zemin olmasıdır.

grafik elestiriyoruz'dan alınmıştır.

27 Ekim 2011 Perşembe

Son Onurlu Lider; Muammer Kaddafi

Öncelikle Muammer Muhammad Abu Minyar el-Kaddafi kimdir ? Bunu açıklayalım; 7 Haziran 1942 de  Sirte de doğmuş  ve  20 Ekim 2011 de  Sirte de ölmüştür.. 1969 yılında yapmış olduğu darbe sonucu iktidara gelip, 1970'den 1972'ye kadar Libya başbakanlığı, 1972'den 1979'a kadar ise Libya devlet başkanlığı görevini yürütmüş olan Muammer Kaddafi, 1979-2011 yılları arasında Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi'nin Kardeşçe Lideri ve Bir Eylül Büyük Devriminin Rehberi unvanını kullanarak,toplam 42 yıl boyunca Libya'yı yönetmiştir. Her ne kadar dünya kamuoyu tarafından bir diktatör olarak görülmüş olsa da Kaddafi bunu reddetmekte ve kendisinin Libya halkı için sadece bir rehber ve yol gösterici olduğunu söylemekteydi. 2011 Libya İç Savaşı sonucunda Kaddafi rejimi devril(til)di ve linç edilerek öldürüldü. İktidarı zamanında Libya büyük bir gelişim göstererek mimari, ekonomik, siyasi, spor gibi faaliyetlerde en fazla gücüne ulaşmış ve istikrarlı bir şekilde devam etmişti.1963 yılında Libya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Daha sonra Bingazi'deki Askeri Akademi'ye girdi. Mezun olduktan sonra İngiltere'ye giderek askeri alanda uzmanlık eğitimi gördü (1966). 1956'da Arap milliyetçiliğinden etkilenerek antisiyonist hareketlere katıldı. Okul arkadaşlarıyla birlikte, ileride Özgür Subaylar Hareketi adını alacak gizli bir örgüt kurdu (1959). 1969'da yüzbaşılığa yükselen Kaddafi, bu gizli örgüte dayanarak, o sırada kaplıca tedavisi görmek üzere Türkiye'de bulunan Kral I. İdris'e karşı darbe yaptı (1 Eylül 1969). Albay rütbesi alarak silahlı kuvvetler komutanı oldu. Devrim Komuta Konseyi adına denetimi ele geçirip anayasal kuruluşları feshetti. İslam ilkelerine dayanan İslamî Sosyalizm kuracağını açıkladı. Arap birliği için çalışacağını, bağımsız ülkelerle birlikte ırkçılığa, sömürgeciliğe ve toplumsal baskıya karşı çıkacağını söyledi. Peki başta Türk basını olmak üzere dünya basınının bu ÖCÜ ilan ettiği adamın başka ne gibi icraatları olmuştur birlikte bakalım;
KADDAFİ;
Kıbrıs barış harekatında Amerika'ya kafa tutarak, Türkiye'ye yardım etmiştir.
1970`lerdeki petrol krizi sırasında Türkiye`ye ucuz petrol veren tek lider olmuştur.
Amerikan ambargosunu yararak, Türk silahlı kuvvetleri'ne 25 tonluk roket ve 4 uçak dolusu askeri mühimmat hibe etmiştir, Türkiye'ye gönderilecek malzemelerin uçaklara yüklenmesinde bizzat yardım edip ve sırtında uçaklara malzeme taşımıştır.
Amerika ve İngiltere'nin Libya'daki tüm askeri üslerini kapatmıştır.
Bütün yabancı bankaları ve petrol işletmelerini kamulaştırmıştır.
Eski sömürgeleri olan İtalya'nın karşısına göğsünde Ömer Muhtar fotoğraflarıyla çıkmıştır.

İşte o fotoğraf

 Ülkesi üzerinde kirli oyunlar oynanırken halkının karşısına çıkıp şu sözleri söylemiştir;
Bu meydanda toplanan halkımı selamlıyorum. Burada toplanarak hakikati, gerçeği gösteriyorsunuz.

Bütün tepkilerinizi bu meydanda toplanarak gösteriyorsunuz, hepinizi selamlıyorum.


Birtakım güçler Libya'ya ilişkin yanlış bir imaj çizmeye çalıştı. Dediler ki, "Libya'ya bakın, sömürgecilik istiyor, kanunsuzluğun peşinde" dediler.


Devrim demek, fedakarlık demektir. Bu ülkeyi yönetmek bizim işimiz. Şimdiye kadar Libya’nın aşiretleri olarak burada toplananlar tek bir sesle düşüncelerini ifade ettiler.


Bizler, devrimin çocukları olarak daha üst bir konumdayız. Libya, tüm dünyaya öncülük yapmaya devam edecek.


Kan dökmüş şehitlerimiz gibi pes etmeyeceğiz ve bu topraklardan ayrılmayacağız. Atalarımızın mezarları, Müslüman savaşçıların türbeleri bu topraklarda.


Ben, Libyalılara zafer kazandıran bedevi bir savaşçıyım. Muammer Kaddafi, direniştir, zaferdir, devrim demektir. Bu dünya üzerindeki en büyük gücün vermiş olduğu bir tavizdir. Muammer Kaddafi gibi birini durdurmak zordur.


Geçmişte bombalanan yerler vardı, ABD uçaklarının saldırısına uğrayan yerler vardı. Ama biz meydan okuduk, bu bir zaferdir. Libya halkı pes etmeyecek, Libya asla pes etmeyecek. Afrika ve Arap ulusları asla pes etmeyecek. Buradayız dedik ve burada olmaya direnmeye devam edeceğiz.


16-17 yaşındaki gençler suçlu değil. Çünkü manipüle ediliyorlar. Tunus’tan bazı kişiler tarafından manipüle ediliyorlar. Bu nedenle de Tunus’ta olanları manipüle ediyorlar. Ama bunlar küçük bir grup.


Bu süreçte de işgal güçleri etkilerini ortadan çekmezler, bahsetmiş olduğum mücadele devam edecektir.


Rejimi Libya halkına hediye ettik. Sadece onlar için endişe ettik. Bütün ticari unsurlar, ticari kuruluşların hepsi Libya halkı içindi.


Savunma dışında herhangi bir rolümüz yok. Çok geniş bir mücadele alanımız vardı. Bu noktalarda bütün sömürge unsurlarına karşı mücadele ederken sadece sizleri düşündük.


Her zaman sizlere petrol konusunda çıkar peşinden koşanlar bazı şeyler talep ettiler ama biz sizin çıkarlarınızı koruduk ve hayır dedik.


Libya halkına seslenmek istiyorum. Yeni belediye unsurları oluşabilir. Sivil yapılanma oluşabilir. Devrim günü burada olanlar şimdi nerede? Devrim mücadelesi verenler nerede?


Şimdi bu eylemleri yapanlar Bingazi halkı olamaz. Oradaki insanlar siz olamazsınız. Halk için mücadele verdik
.


Evlerinizden çıkın ve bu zaferin peşinden koşun. Çocuklarınızı kandırıyorlar, manipüle ediyorlar. Neden çocuklarınız ölsün? Neden Libya yakılıp yıkılsın? Neden çocuklarınız hayatlarını kaybetsin, neden bu çetelerden korkuyorsunuz?
Yarından itibaren polis, ordu güvenliği sağlayacak. Henüz güç kullanmadık ama gerekirse kullanırız.
Bu şekilde devam etmemeli. Bütün hizmetler kesintiye uğradı. 1952’nin karanlığına mı dönelim. Sizin çocuklarınız gelip bombalar ve kurşunlarla bu şehri yok etmeye çalışıyor.
Sivil havacılık sekteye uğradı. Uçaklar bin gaziye inemedi, gemiler limanlara ulaşamadı. Kent yok edilmeye çalışıldı. Şimdi hepinizin evlerinizden dışarı çıkın. ABD’nin kölesi mi olmak istiyorsunuz? Onlara karşı sokaklara çıkın.
Sizlere belli kanunları ifade etmek istiyorum. Ceza hükümlerini ifade eden kanunlar. Herhangi bir Arap vatandaşı casusluk suçu işleyen ve kaos yaratanların cezası ölümdür. Ülkesine ihanet edenlerin cezası da aynı şekilde. Yabancı unsurlarla işbirliği yapanlar infaz edilir. Yasa dışı silah kullananlar ve askere karşı silah kullananların cezası da aynıdır. Bizler gençleri suçlamıyoruz. Yakalandıklarında elbette af dileyecekler ve bu kez de geç olacak.
Bu çaba içerisinde güç kullanan kişiler karşısında cezanın ne olduğunu söyledim. Ölüm cezası. Yine cezadan okuyorum. Şu çağrıda bulunuyorum. Buradaki maddeler açık bu yüzden lütfen sakin olun. Aynı şekilde, mermi kullanılması emri vermedim. Devlet yetkililerine karşı kullanılacak herhangi bir gücün cezası ölümdür. Ölüme neden olan bütün hareketlerin cezası ölümdür. İç savaşa yol açacak uygulamalar yapanların cezasını ifade ediyorum.
Somali gibi mi olmak istiyorsunuz? İç savaş yaşandı. Yabancı ülkeler müdahale etti. Orası gibi mi olacaksınız. Bu yola girenlerin cezası ağır olacak. Bu ulusun birliğiyle oynamaktır.
Bizler baskıların altında kalmayacağız ve ayrılmayacağız. Başka örnekler de var. Bazı çöküş hikayeleri. Batı'nın buralarda ses çıkarmadığını gördük.

Felluce’yi, dümdüz etti. Havadan saldırı gerçekleşti o dönemde. Kimse bu yapılanları eleştirmedi. Ancak kent yok edildi. Düğün törenlerine saldırılar oldu. Bu törenleri yasa dışı gösterdiler. Bu şekilde terörizmi, El Kaide’yi yok edebiliriz dediler. Kimse İsrailleri eleştirmedi. Tanklar kentlere girdi. Burası Felluce değil. aynı çeteler şimdi buradalar ve bin gaziyi yok etmek istiyorlar.

Yarından itibaren tüm gençler, komiteler oluşturun, yerel güvenliğin sağlanması için. Güvenlik isteyenler kollarına yeşil bantlar takacaklar. Şimdi üzerimize geliyorlar. Milli güvenlik güçleri geri gelene kadar, aşiretlerinize geri dönün.
Güvenlik aşiretlerden gelecek yardımlarla sağlanacak. Ancak bunları yabancı ajanların kullandığı gençler yapmayacak. Ancak isterlerse bu gençlere de yardım etmek ve tekrar topluma kazandırmak isteriz. Bütün vatandaşlar yollara çıkıp, devrimi savunmalı.
Ben halkın devrimimin lideriyim. Devrimi sağlayan unsurlar, halkın çıkarını sağlıyor. Yarından itibaren bana katılanlar sokaklara çıksın.

Değerlerimi savunma açısından yarından itibaren süreci başlatıyoruz. Şu anda insanlar cehennem hayatı yaşıyor. Bu akşam itibaren süreç ve bahsettiğim çabalar başlamalı. İnanıyorum ki yarından itibaren yerel yönetimler oluşacak, halkın istekleri ifade edilecek. Bütün sorunlar sivil yaklaşım ile gündeme gelecek. Yeni yasalar, yol gösterici unsurlar halkın yönetimini ortaya koyacak. Ben Libya halkı için istiyorum. Benim bir şeyim yok. Kaynaklarımızın korunması için istiyorum

 . . .

Büyük lider,bir kabile ülkesi olan Libya'yı geliştirmek, kalkındırmak için çok uğraştı.
Onca müteahhit Libya'da yıllarca ne yaptı zannediyorsunuz.Batı'ya düşman gibi davranıyordu ama halkına değil.Bugün onu öldürtenler, dün çadırını saraylarının bahçesine kurduruyorlardı.Sarkozy çadırına gidip önünde eğiliyordu.İngiliz başbakanları da öyle.Berlusconi'ye "bunga bunga"yı öğreten, beraber bunga bunga yapan da oydu.Sonra birden düşman ilan ettiler adamı.Ve Libya içinde buldukları bir grup muhalifi kullanarak, aralarına kendi lejyonerlerini sokarak ülkede olmayan bir isyan çıkardılar.Hiç yanılmayın. Libya'daki bir halk ayaklanması falan değildi. Arap Baharı falan da değildi.Dışarıdan bir parmakla Kaddafi'nin altı oyuldu. Bu oyanlar içinde ne yazık ki Türkiye'de vardı.Dün Kaddafi'nin çadırında eğilenler, Kaddafi'yi devirmek için Libya'daki birkaç aşireti örgütlediler. Sonunda adamı sokaklarda paralattılar.Bu Libya için büyük bir utançtır.Batılı sömürgecilerin çıkarları doğrultusunda hareket edip kendi vatandaşlarını bir sokak köpeği gibi öldürdüler.Batılılar her zaman ki yaptıkları şeyi yaptılar.Öldürdüler,masum insanları birbirlerine kırdırttılar.Peki bu Türkiye'nin onca iyiliğe rağmen yaptığına ne denilir? Bunun sorumluları hep bu lekeyle yaşayacaklardır.İşte Kaddafi'nin Türkiye ye bıraktığı mektup;

Savaş gemilerini tüm ülkelerden önce tepemize yollayan sevgili Türkiye

Abd uşakları üklemizde kargaşa yaratıp binlerce insanımızı öldürdüğünde bu uşaklara silah, muhimmat ve para desteğinde bulunan Türkiye

Siyasi karalamalar yapılırken gıkı çıkmamayan üzerine hakkımızda karalama yapan aziz Türkiye

Irak halkının başına gelenlerin Libya halkınında başına geleceğini bilen işbirlikçi Türkiye

Müslümanım diyerek haçlı ordusuyla birlikte halkımızı katleden Türkiye

Abd ye ayak takımlıgı yapan namuslu Türkiye

Petrolümüze, vatanımıza, namusumuza göz diken teröristlerle birlikte hareket eden şerefli Türkiye

6 aydan bu yana 20 binden fazla insanımızın öldürülmesine destek veren delikanlı Türkiye

sessizliğiniz şuçlulugunuzu AKlamaz, Hiç bir hainlik bedelsiz kalmaz sevgili Türkiye

kıbrıs savaşında tek destekçiniz olan beni ve ülkemi sırtımızdan vurdugunuz için

Kardeş tutumunuz için teşekkür ediyor aynı hainlikleri, acıyı ve göz yaşını yaşamamanızı diliyorum canım Türkiye...


_..._

Ayrıca,Eylül 2009'da Kaddafi BM Genel Kurulu'ndaki ilk konuşması için ilk kez ABD'ye gitti. 15 dakika konuşması gerekiyordu, ama 1,5 saati aştı. BM Sözleşmesini yırttı, Güvenlik Konseyi'ni El Kaide benzeri bir terörist grup olmakla suçladı ve daha önceki sömürgeci yönetimlerin Afrika ülkelerine 7,7 trilyon dolar tazminat ödemesini istedi.2009 Yılında Afrika Birliğine başkan seçildi.Kendi ülkesinde de İngilizce'yi yasakladı. İşte bu adam kendi halkı tarafından linç ederek öldürtüldü.Yazıklar olsun bu oyuna gelen libya halkına ve onun destekçilerine.

Peki bu sözde ZALİM LİDER'in zamanında libya nasıldı?
Libya yurttaşlarına kredi sıfır faizle verilir.
-Öğrencilere yaptıkları tahsile göre ortalama ücret ödenir.
-İşsizlere iş bulana kadar tam ücret ödenir .
-Evlenen çiftlere bedelsiz olarak konut verilir.
-Yurt dışında tahsil yapanlara 2500 Euro harçlık yanında, barınmak ve araç yardımı yapılır.
-Ülkede otomobiller fabrika maliyetine satılır.
-Libya’nın kimseye tek sent kredi borcu yoktur.
-Eğitim, tahsil ve sağlık hizmetleri tüm yurttaşlara bedelsizdir.
-Nüfusun yüzde 25’i yüksek tahsillidir.
-Son bombalama olaylarına kadar sokaklarda evsiz veya dilenci bulunmamaktaydı.
-Bir somun ekmek fiyatı sadece 15 centtir.
ABD ve diğer kapitalist Ülkelerin Libya’yı sevmemelerine şaşmamak gerek. Kaddafi IMF veya Dünya Bankası kredisi kullanmadı.

...


Son Onurlu Lider Kaddafi'nin ruhuna el fatiha...




Not:Bu yazı internetteki haber sitelerinden ve doğruluğu emin olunan haberlerden derlenerek yazılmıştır.

26 Ekim 2011 Çarşamba

Van depremi sonrası nasyonalist çelişki




Bağımsız Van depremi analizlerinde bir saldırıya maruz olduğu söylenen Türkiye devletinin batı kesminde yaşayan doğuştan askerleri Van halkının karşılaştığı bu sorunun motorsuz terörle mücadele gemisinin yelkeni için iyi bir rüzgar olduğunu savunarak Allah vergisi olarak doğumla birlikte her Türkte varsayılan fazilet olarak bulunan askeri yeteneklerin işe yaramadığı bu savaşta düşmana yine Allah vergisi bir depremle hücum ettiklerini iddia etmekteler.
27 parçaya bölünmüş Osmanlı devleti sonrasında bu 27 parçadan sadece birinin hakimi olarak daha önce 27ye bölmekte beis görmedikleri Türk vatanının bütünlüğünü savunan bu insanlar bu bütünün bir kısmında yaşayan yani o kısmın doğal sahiplerinin depremde zarar görmesiyle müteessir olmak yerine bunu kutlayarak vatan-millet ilişkisini ezberleyemediklerini ispatlamaktalar.
Üzerindekilerin zarar görmesiyle mutlu olduğu bölümün hakimi olmak isteği bu talebin ilkel bir güç mücadelesi olarak görüldüğünün kanıtını teşkil etmektedir. Ülkenin bir bölgesindeki sorun o ülkenin diğer insanları için bir zafer olarak algılanmaktadır. O halde doğru durum analizi bu insanları o bölgeyi siyasi, kültürel ve ekonomik idare birimleri ve sosyal yapısı ile birlikte o bölgenin mukim ve sahiplerine terk etmeye yönlendirmelidir.
Savunucularının desteklemek, yardım etmek istemediği toprakları yönetmek istemesi milliyetçilikte bir açıktır.
grafik Allahcentric.files.wordpress sitesinden alınmıştır.

VAN Depreminin Arkasında Yatan Gerçekler

    Van Depreminin doğal bir deprem olmamasından büyük bir şüphe duymaktaydım.(Şimdi ise eminim)Çünkü 17 Ağustos Marmaradaki büyük depremin de doğal olmadığı hakkında büyük iddalar yer almakta,hatta deliller bulunmaktadır.Zamanın Başbakan'ı Ecevit'te depremin doğal olmadığından şüphelenmiş gerekli mercilerden araştırılması talimatını vermişti.
   Van da ki depremden önce Türkiye'de neler olmuştu önce bunlara göz atalım.
   Depremden önce yoğun bir şekilde basın-yayın organlarında 26 şehit askerimiz var.Pkk’ya karşı operasyonlar,sınır ötesi harekatlar,kara harekatları,uçaklarla bombalamalar,acil toplantılar,terör zirveleri ve K.IRAK gündemdeydi.
Sonra  VAN DEPREMİ birden Türkiye’nin gündemine oturdu ve bambaşka bir eksene kaydı.Birden şehitlerimizi,operasyonları,pkk ile mücadeleyi  unuttuk ve Van’a yöneldik.
 
Şimdi gelelim bu deprem doğal değilse nasıl oldu sorusunun cevabına;
   Alaska’da, ABD Hava Kuvvetleri, ABD Donanması, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Sistemleri Geliştirme Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilen Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) tesisi yer alıyor. 1993’te kurulan HAARP yüksek frekanslı enerji çıkışları ile atmosferin iyonosfer katmanındaki değişimleri gözlüyor. Yaptığı deneylerin doğaya verdiği etkiyi izleyen HAARP resmi olarak radar sistemlerini ve iletişimi geliştirmek, petrol ve doğalgaz yataklarını tespit etmek ve olası hava saldırılarını havada imha etmek için çözümler oluşturuyor. Gayri resmi kaynaklar HAARP’ın deprem yaratabildiğini, ozon tabakasını kullanabildiği iddialarını ortaya atıyor.
Bilimsel bağlantı var
NASA’nın Gelişmiş Uzayaraçları Malzemeleri yöneticisi Minoru Freund, BBC’ye yaptığı açıklamada “Depremler ile atmosfer değişimleri arasında çok yakın bir bağ kurabiliriz” dedi. ABD’nin saygın eğitim kurumlarından Stanford Üniversitesi de “Deprem uzmanları, elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların bulunduğu iyonosferdeki frekansları incelemeli” diyerek, depremler ile enerji değişimleri arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. HAARP’ın verileri daha önce de tartışmaya sebep olmuştu. 11 Mart’ta Japonya’da yaşanan 9 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce HAARP’ın frekans ölçme sisteminde 2.5 Hz’lik bir değişim ortaya çıkıyor. 12 Ocak 2010’da Haiti’deki 7 büyüklüğündeki deprem öncesinde HAARP’ın frekansları yayınlayan sisteminde yaklaşık 2 Hz’lik bir hareketlenme yaşandı. Önceki gün Van’daki deprem için aynı verilere bakıldığında ortaya 21 Ekim, saat 08.00’da başlayan bir hareketlenme görülüyor. Dalga yaklaşık 1.8 Hz büyüklüğünde. ABD’nin önde gelen eğitim kuruluşlarından MIT’e göre iyonosfer’e gönderilen dalgalar bir ısınmaya neden oluyor ve fay hattından radyoaktif radon gazının çıkmasını sağlayarak depremi tetikliyor. 
 Bu bilgilerin dışında Rus donanmasının sunmuş olduğu resmi bir rapor var;Rapora burdan ulaşabilirsiniz.Raporun Türkçesi;

abd “deprem silahı” türkiye’yi vurdu

23 ekim 2011

sorcha faal,

bugün kremlin’de karadeniz donanmasından ‘flaş’ bir rapor alındı, buna göre türkiye’nin kuzey irak’a girmesine karşılık olarak abd korkulan “deprem silahları”ndan biriyle türkiye’ye saldırdı.

bu rapora göre karadeniz’deki ve civarındaki rus monitor istasyonları son 36 saatte iyonosferde “hızlı” bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu türkiye’yi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.

iyonosferin ısınmasının, abd’nin tüm dünyada bulunan ve alaska’daki ana üslerinden kontrol edilen haarp tesislerinden çalıştırılan “deprem silahlarının belirgin özelliği” olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son mart ayında japonya’ya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.

rus donanma istihbaratı subayları bu saldırının amacının iraklı kürt asilerin 4 gün önce 26 türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta türkiye’nin kuzey irak’a girmesine “ciddi şekilde engel olmak” olduğunu söylüyor.

bu rapor şöyle devam ediyor, abd’nin “büyük korkusu” türkiye’nin irak’a girmesinin daha büyük bir orta doğu savaşına yol açacak olması, çünkü türk ordusu kaynakları israil’deki kürtlerin artan gücünü suçluyor, ama halka “diğer güçler” olarak tanımlıyorlar.

amerikan insanlarının bilmediği şey, abd’nin irak’ı istilasından kısa süre sonra yüzlerce israil özel kuvvetler birliklerinin, türkiye, suriye ve iran’a karşı bir “kuvvet üssü” inşa etmek için kuzey irak’ın kürt bölgesine akmasıdır. bu geçen ağustos’ta iran israil’in ayrıca kuzey irak’a insansız hava araçları göndermeye başladığını bildirdi. [not: bu üssün fotoğrafları çekilmişti]

rus istihbarat analisti uzun zamandır amerika’nın tüm orta doğu (bazıları tüm dünya için olduğunu söylüyor) için “master planı”nın tüm bölgeyi kendi orijinal kabile sınırlarına geri bölmek olduğu konusunda uyarmakta.

abd “master planın”ın başarısından şüphe edilemez, çünkü son 25 yılda sovyetler birliği, yugoslavya, afganistan, irak ve şimdi de libya’yı böldüler, planları türkiye, suriye, iran ve sonra suudi arabistan’ı bölmek.

türkiye abd’nin onları parçalama planının ilk kez 2006’da roma’daki nato savunma eğitim merkezindeki söylevde farkına vardı, amerikan ordusu subayı türkiye’deki 18 şehrin “kürdistan” olarak gösterildiği bir harita kullandı. daha sonra abd savunma sekreteri donald rumsfeld bu harita için özür dilese de, bu son saldırı onların gerçek amaçlarını gösteren örneklerden biri.

abd’nin türkiye’ye karşı bu saldırısının tüm ayrıntıları henüz değerlendirilmemiş olsa da, rus donanma yetkilileri bu raporda daha fazla saldırıların “yakın” olduğunun düşünülmesi gerektiği konusunda kremlin’i uyardılar.

    Tüm bunların yanı sıra depremin;tam şehitleri verdiğimiz büyük bir gerginlik ve acı içerisindeyken ve K.IRAK’a kara harekatına denk gelmesi,Deprem Profesörünün bu depremin Van’ın plaka tabakasına uygun olmayan ve sığ bir deprem olduğunu söylemesi, HAARP’ta yoğun iyonosfer ısınımından sonra aniden karanlık bir bölge ( veri girişinin olmaması ) ve sonrasında birden dinginleşmesi, Depremin merkez üssü tabanlı olmasına rağmen Erciş’te ağır can ve mal kaybı yaşanması,Depremin şiddetinin 7.3 olduğunu bizden daha önce ve net bir şekilde bilmeleri akıllarda şüphe uyandırmaya yetiyor.

Bu depremden sonra başka ne mi oldu ?"Türkiye'de, patlama riski  yüksek olan yanardağlarımızdan olan ; Nemrut ve  Süphan Dağı uyanmaya başladı(Burda da açıklanmayı bekleyen gerçekler yatmaktadır) Başka ? aha bi de bu



Şu Videodaki VAN'da çekilmiş görüntülere de bi göz atın