Soru: “İşlenen
bir haramı anlatmak dinimizce caiz midir veya gerekli midir? Kişi günahını
gizlemesi mi gerekir? Yani kul kendi vicdanında mı tövbeye sarılmalıdır? Yoksa
kul, ‘Ben şöyle bir suç işledim. Cezasını bana uygulayın’ diyebilecek güvenilir
bir kimseyi mi aramalıdır? Doğru olan hangisidir?”
Günahlar,
kulun Rabbi ile iletişimine sınır koyan parazitlerdir. Kulun, Yüce Yaradanı ile
görüşmesinin sağlıklılığı, bu parazitleri hayatından temizlemesi ile yakından
alâkalıdır.
Bir
yakınınızla telefon görüşmesi yaptığınızı farz edelim. Araya bir parazit
girdiğinde, nasıl görüşmeden bir şey anlamıyorsunuz ve görüşmeyi yarıda kesip
önce parazitin giderilmesine çalışıyorsunuz... Veya bir tv kanalını izlerken
araya parazit girip, görüntü ve ses kaybolduğunda, nasıl kanalı izlemeyi
bırakıp, önce sesin ve görüntünün netliğini sağlıyorsunuz.
Fizik
âleminde defalarca yaşadığımız bu hâdise, manevî âlemde Rabbimizle olan
ilişkilerimizde daha öncelikli olarak söz konusudur. Manevî âlemin parazitleri
günahlardır, haramlardır, Allah’ın yasak kıldığı davranışlardır, dinimizin
nehyettiği hareketlerdir, vicdanımızın mahkûm ettiği suçlardır.
Günahlar,
haramlar ve Allah’ın yasakladığı davranışlar konusunda bize ilk hesap soran
vicdanımızdır. Allah nezdinde bizi en çetin sorguya çeken kurum vicdanımızdır.
Vicdanımızın sorgusu karşısında temize çıkabilmek ise tövbenin tâ kendisidir.
Temize çıkmadığımız sürece vicdanımız bize baskı yapmaya ve bizi kınamaya devam
eder.
Kulun
tövbekâr sayılması için kendi vicdanında, yani kendi özünde ve içinde
günahlarına karşı pişmanlığa ve tövbeye sarılması en önemli şarttır ve
yeterlidir. Günahlarını başka bir kurumun veya kişinin önünde sayıp dökmeye
gerek olmadığı gibi, böyle bir davranış tevhid inancı ile de bağdaşmaz. Çünkü
Allah’tan başka hiç kimse günahlara tövbeyi kabul veya red konusunda ya da
günahlara cezâ takdir etmek hususunda yetki sahibi değildir.
Kul
hakkını içeriyor olmadıkça günahlar ilke olarak şahsîdir ve kul ile Rabbi
arasındadır. Kul hakkını içeriyor olması halinde ise günah, yalnız hakkı
zedelenen kul ile hakka geçen şahıs arasında bir meseledir ve diğer şahıslar
açısından yine gizlilik taşır.
Yani
günahları; 1- Kul, 2- Allah, 3- Hakkı çiğnenen kuldan başka diğer şahısların
bilmesine gerek yoktur. Günahların özünde “gizlilik” esası vardır ve bu
korunmalıdır. Allah’ın “Settâru’l-Uyûb” ismi günahları gizlemek istemektedir.
Af yolunun açık kalması için günahların gizli kalmasına şiddetle ihtiyaç
vardır.
İnsanın
kusur ve günah işlemeye kabiliyetli bir fıtratı bulunduğunu1 beyan eden Üstad
Saîd Nursî Hazretleri, Cenâb-ı Hakk'ın Settâr ve Ğaffâr isimlerinin kusurlar ve
günahlara karşı bir siper hükmünde bulunduğunu; yalnız Kendisine sığınıldığında
Cenâb-ı Hakk'ın günahları örttüğünü, gizlediğini ve bağışladığını kaydeder.2
Âdil
mahkemeler kamuyu ilgilendirmeyen suç ve günahların peşine düşmezler. Günah
veya suç bir veya birden fazla kişinin hakkı ve hukuku ile ilgili bir alanda
işlenmiş ise mahkemeler elbette suçluyu yargılamak ve masumları korumak için
harekete geçerler. Adaletin sağlanması için bu gereklidir ve bu ayrı bir
meseledir. Kişinin mahkemeye karşı suçunu itiraf etmesi bu bakımdan bir
fazilettir ve bu da bir nev'î tövbe hükmündedir.
Fakat
kişi başkasını ilgilendirmeyen günahlarını gizlemeli, günahlarını yaymaktan
kaçınmalı ve günahlarına kendi vicdanında tövbe etmelidir. Günahları ile
övünmek ise haramdır.
Sözü,
Resul-i Ekrem Efendimize (asm) bırakalım:
*
“Günahı açıktan işlemekten sıkılmayanlar hariç bütün ümmetim bağışlanmıştır.
Geceleyin bir günah işleyip, Allah da yaptığı bu günahı örtmüşken sabahleyin
kalkıp, ‘Akşam şöyle şöyle yaptım’ diyen kişi, açıkça günah işlemekten
sıkılmayan kimselerdendir. Rabbi geceleyin suçunu örtmüşken, sabahleyin kalkıp
Allah’ın örttüğü bu örtüyü kaldırıyor.”3
* “Günah
işlediğinde hemen tevbe et. Gizli işlediğin günaha gizlice, açıktan işlediğin
günaha da açıktan tevbe et.”4
* “Günah
gizli kaldıkça sadece sahibine zarar verir. Ortaya çıktığında ise
düzeltilmezse, topluma zarar verir.”5
* “Allah
Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ben dünyada Müslüman bir kulumun örttüğüm bir kusurunu,
âhirette ortaya çıkarıp onu rezil ve rüsvay etmeyecek kadar büyük kerem ve af
sahibiyim.”6
*
Cüheyne kabilesinin Ğâmid soyundan hamile bir kadın geldi ve:
“Yâ Resûlallah! Beni günahım dolayısıyla temizle” dedi.
“Yâ Resûlallah! Beni günahım dolayısıyla temizle” dedi.
Peygamber
Efendimiz (asm):
“Yazık! Evine dön de Allah’a tevbe ve istiğfar et!” buyurdu.7
DUÂ
Ey Ğafur-u Rahim! Kusuratımı setreyle! Günahlarıma mağfiret eyle! Amellerimi kusurlarıyla birlikte makbul kıl! Bizi ucbtan, yeisten, riyadan, nefs-i emmarenin şerrinden mahfuz kıl! Âmin!
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 47.
2- Lem’alar, s. 59; Mesnevî-i Nûriye, s. 113.
3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 24; Câmiü’s-Sağîr, 3000.
4- Câmiü’s-Sağîr, 419.
5- Câmiü’s-Sağîr, 332.
6- Câmiü’s-Sağîr, 2893.
7- Müslim, Hudud, 22.
“Yazık! Evine dön de Allah’a tevbe ve istiğfar et!” buyurdu.7
DUÂ
Ey Ğafur-u Rahim! Kusuratımı setreyle! Günahlarıma mağfiret eyle! Amellerimi kusurlarıyla birlikte makbul kıl! Bizi ucbtan, yeisten, riyadan, nefs-i emmarenin şerrinden mahfuz kıl! Âmin!
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 47.
2- Lem’alar, s. 59; Mesnevî-i Nûriye, s. 113.
3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 24; Câmiü’s-Sağîr, 3000.
4- Câmiü’s-Sağîr, 419.
5- Câmiü’s-Sağîr, 332.
6- Câmiü’s-Sağîr, 2893.
7- Müslim, Hudud, 22.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder