13 Kasım 2011 Pazar

özledim seni..

Çocuk gibiyim bugünlerde..Herşeyden alınıyorum.Biri azıcık içime dokunan bir söz söylese ağlayacak gibi oluyorum..Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da çıkış arıyorum.Gülüşlerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma..Hep yarım,hep eksik günler yaşıyorum..
  Yüreğim ağır geliyor bana.Hayata karşı bir yanilmişlik,bir boşvermişlik içindeyim..yeni güne kalp ağrılarıyla başlıyorum.Tatsız tuzsuz bir hayat işte..Bu salak,bu saçma,bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor.Nereye baksam seni görüyorken nasıl yapacağım bunu?..Bunca zaman sonra,gidişinin beni böylesine teslim alacağını bilseydim ''Git'' der miydim sana?
   Gidişinin ardından bende bıraktığın izlerin yok olacağını düşünüyordum.olmadı..ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni,sen saklanmışsın bir yerlere..Meğer hiç çıkmamışsın benden..Meğer çoğalmışsın,kök salmışsın..şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime..
   seni yoksayarken yaşamak daha kolaydı.Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm.aslında ben değil sen örmüştün o duvarı bilmeden..Acı özlem hüzün gibi duygular giremiyordu yüreğime..kendimce rahattım..bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve beklentisiz..'olmazdı'diyordum, 'imkansız bir aşktı' diyordum,avutuyordum kendimi..
    şimdi seninle yaşadığım ne varsa önümden geçiyor..Bu kent, bu sokaklar, köşedeki park..hepsi sanki 'o burada' dermişcesine dikiliyor önüme..Söylermisin,bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni? Nasıl olmadığını varsayabilirim?..
    Özledim seni yar..Özleminle baş edemiyorum artık..'gel' desem gelirmisin? Kollarını açarak koşarmısın bana?bu sevdayı benmle ötelere taşırmısın?Beni sensizlikten kurtarırmısın?..

11 Kasım 2011 Cuma

Emek - Para Dengesinin Hileli Terazisi

Ticaret için geliştirilen bir ürünün ihracının, ticaretin yegane amacı olan para karşılığının hiçbir ölçüde kabul edilmemesiyle yasaklanması tahlili zor bir çelişkidir. Tarihte örneği, fabrika üretimi olmayan bir değerin ticaretinin dış devletlere yasaklanması şeklinde görülen bu çelişki paranın emek karşılığı olamayacağına dair inancı gösterir. Geçmişte doğu toplumları, batılılar para karşılığında aldığı malları deniz yoluyla kendi ülkelerine sevk ederken devletin askeri gücüyle bu gemilere saldırmışlar ve doğuluların emeklerinin para karşılığında dahi olsa batıya geçmesine engel olmaya çalışmışlardır.

İstisna ya da tutarsızlıkları geçersiz kılacak kadar dıştan bakılarak tanımlandığında para, emek gaspının haksızlık kilidinin anahtarıdır. Diğerlerinden, sabit bir şekil ve yasayla belirlenmiş olmasından başka farkı olmayan bir parça kağıt üzerine yazılan rakamlarla o kağıdın karşılık geleceği emek miktarını belirleyen büyük güçlere karşılık, üretilen değerin sahip olduğu emek miktarı sonradan belirlenememektedir. Para vazgeçilmezken, paranın değer endeksini belirleyen devletlerin hesap vereceği resmi bir kurum yoktur. Üretilen değerin yani emeğin paraya çevrilmesinden kaçınmak mümkün değilken, kağıt basıcıları böyle bir çalışmaya katlanmak zorunda kalmayacakları, kendilerini aslında emek bedelini ödemedikleri yani üretimine katkı sağlamadıkları o değeri elde etme haklarına geçerli bir gerekçe göstermekten muaf tutacak bir konumdadırlar.

Hak etmek için bir çaba harcamayarak yaşamaya başladığı toprakların yine aynı derecede tesadüfle başka yerde yaşayan insanların topraklarından daha fazla maden ihtiva etmesiyle, kendini bu madenli toprağın sahibi addedenlerin diğer madensiz toprakların insanlarını değerini kendi biçtikleri, yaşam zorunluluğu sayılan kağıt parçaları ile hizmet ettirmeye haiz olması, teknolojik gelişmişlik sonucunda ulaşılan yüksek seviyeli üretim yeteneği ve kapasitesi dışında açıklaması olmayan bir istismardır.

8 Kasım 2011 Salı

Yalnızlık

Yalnizlik, insan kalbinin kendisini sıgınılacak birinden uzak hissetmesiydi..bende siginilacak herseyden ayrilmistim..icimde kopan firtinalar,yalnizlik koyunda dinmisti..Yalnızlık denizi ruhumu amansız dalgalarla dövüp durmuştu..Sonunda tüm nefsi duygularım kıyıya vurup sahile atılmıştı..sakindim..Fırtınadan sonraki güzelliği yaşıyordum..Arınmışliği hissettim..Yüklerimi attım kalbimden..Açıktı gönül denizim..En büyük limana kulaç attım dua dua..En güçlü kapıya yanaştım yorgun ve bitkin..Yalnızlık fırtınasının savurmasiyla ulaştım tüm yokların 'VAR'ına.. Yalnızlık hasretle vurdu içime..hasret için çok erken buldum zamanın akışını..Neden içim ayrılığın hasretiyle kuşanmıştı bilemedim..Konuşmak için kıpırdadı dudaklarım.Yalnızlık tıkadı kelamımı,açmadan kapandı ağzım..DÜŞÜNDÜM..Dili konuşanın kalbi konuşmazmış,kalbi konuşanın da dili konuşmazmış..Kalbimin mırıltılarına bıraktım kendimi,ilk defa anladım kalbin kelamininin gücünü ve sınırsızligini..Şükür kıpırtılarıyla doldu içim..Insan yalnızlıkta ELIF olabilendi..

7 Kasım 2011 Pazartesi

Başkalarının istediği gibi olmamanın bir yolu var mı?





Derviş son yazısında bir ışık yaktı, önerdiğim diğer ışığı farklı bir yerde denemenin, onun ışığının rengini değiştirmeye kalkışmaktan daha doğru olacağı inancıyla Derviş'in son yazısını yorumlamak için burayı seçiyorum.


"Başkalarının istediği olmak" kadar "başkalarını istediği şekle sokmaya kalkışmak" açısıyla da incelenebilir o konu. Eğitilmesi gereken birinci grup mudur, ikinci sınıf mıdır?

Bedel, bir şeyi(değeri) elde etmenin tek yolu oldukça bu bedeli belirleme hakkı değerin sahibindedir. Son dönemde karşı cinsle duygusal ilişki yaşamak isteyen bir erkek bunun şartlarını yerine getirmek zorundadır. Zaten böyle olmasaydı o ilişkinin, ilişkinin tarafları için özel olmasını sağlayacak hiçbir şey kalmazdı. Bu konudan sadece bu tarz bir ilişkiyi eleştirmek için bahsetmediğini biliyorum ama toplumda bir şekilde hiyerarşi olmak zorunda. Bazıları bu hiyerarşinin ölçütü olarak “takva” kavramını kabul ederken, bazıları maddi durumu diğerleri ise kişilik özelliklerini kabul ederler. Burada değiştirilebilecek tek şey bu ölçüttür. Bunun dışında, herhangi bir toplu yaşamda insanların sınıflandırılmasını engellemek o toplumu yok eder.

Başkalarının istediği gibi olmaya çalışmak bana göre de doğru değildir ama bu, bunu yapmaya çalışan kişinin peşinde olduğu şeye göre doğruluk oranını artırabilir. Her şeyin bir karşılığı(değeri) olmak zorundaysa, toplumda yükselmenin bedeli de insan doğası gereği o toplumun değerlerine sahip olma isteği ya da hırsının yüksek olmasıdır. İnsanlar x’e değer veriyorsa, burada değiştirilebilecek tek şey x’tir. Değer verme duygusunu yok etmek imkansızdır bana göre. Bugün paraya değer veren toplum gelecekte, insan hayatını daha iyi şartlara taşımak için paradan daha çok gerekli olan ne varsa ona değer verecektir.

Kesin çözümse toplumun dışında olmaktır. Yalnızlıktır yani. En azından yalnızlığın, eleştirdiğimiz bu durumun çözümü olduğunu reddedemeyiz.

grafik biriyilik'ten alınmıştır.

Başkalarının İstediği gibi Olmak

    Bu dünyada istediğini gibi bir insan olmak için mücadele edersiniz ama her an karşımıza bizi başka tarafa çekmek isteyen telkinler çıkar.Bu telkinlere kulak asmayıp kendi yolumuzda devam ettiğimizde ise telkinlerin yerini yaşadığımız acı olaylar yer alır.
En başta annelerimiz babalarımız bize geleceğimiz hakkında fikirler aşılamaya başlarlar.

- Benim oğlum doktor olacak,müyendiz olacakk 

Eğitimci bir babanın oğlu olduğu için biliyorum ki ilkokul 3.sınıf velisi ile babam arasında geçen diyaloga şahit oldum.

 ''Bizim oğlan ne olsun?Toktor mu olsun avukat mı yohsa örtmen mi olsun? Hangisin de daha çok para var hocam?
-Kendisini hangi alanda daha başarılı istiyorsa oraya yönelsin çocuk.Şimdi daha çok erken kendi hâline bırakın.
-Yav tamam hoca öyle yapalım da sence hangisi daha iyi ? De bakıyım bii sen

   Bu diyalog çok şey anlatıyor değil mi aslında? Ordaki hocanın söyledikleri doğru olsa da kendisi de 10 yıl sonra kendi çocuğunun seçimlerine engel olacak.Belki yukardaki veli kadar çocuğunu düşünmemezlik yapmasa da o da çocuğunun ilerde iş bulamayacağı endişesi ile karşı çıkacak.Diyecek ki;
''O bölüme gidersen iş bulamayabilirsin,şuan sana iş sahibi olamamak masal gibi gelse de bu zaman da işi olmayana kız yok oğlum.Sevdiğin kızı vermezler sana,verselerde 2 gün sonra çocuğun sana; baba şunu istiyorum dediğinde boynunu bükmenin dünyanın en acı çaresizliği olduğunu anladığında çok geç olabilir.Gel şu XXX Bölümüne git en azından kendi ayakların üzerinde durabilirsin çok uç noktalara çıkma şansın olmasa da..''

   Eğitimli insan da eğitimsiz insanda farklı nedenlerle olsa da kendi yaşadıklarına göre yön vermeye çalışıyorlar çocuklarına ama haklı ama haksız.

Bu yazıyı yazarken aklıma daha önce başka birisinin yazmış olduğu yazı geldi aklıma.Bunu şuan sizinle paylaşmam tam yerinde olacak galiba

Dünyaya yön veren bilim sosyolojidir.

Sosyoloji nedir? En basit ifadeyle "toplum bilimi".

Bu dünya üzerindeki insanların yönelimlerini, psikolojilerini, sürü psikolojisine yön veren etmenleri inceleyen bilimdir sosyoloji.

O yüzden bu anasını s.ktimin dünyasında "sosyoloji" denen bölüm üniversitelerde rağbet görmez.


Rağbet görse ne olacak? Mezunları iş bulamayacak... Zaten iş bulamasınlar ki diğerleri de bunu görüp bu dala yönelmesin, toplumda bu bilim dalı istihdam edilemesin. Herkes mühendis olsun ki uzaya çıkalım, çağ atlayalım, he a... koyayım he.

Neden tüm zeki çocuklar "sayısal" bölümüne yönlendirilirler lisede? Müyendiz olsun, doktur olsu diye di mi? E a... koyim artık şeyini sallasan mühendise denk geliyor a.... kodumun toplumunda, ee noluyor? Uzaya mı çıkarıyor bizi bu sığır mühendisler?

Bu adamlar dünyayı, toplumları, insanları "sosyoloji" bilimi vasıtasıyla yönetiyorlar. Medyayı ele geçirirlerse dünyayı da ele geçirmiş olacaklarını bu sayede keşfettiler 20. yüzyılın başında.

48 tane çocuğum olsa tekine bile mühendis ol demem, kendi çok can atıyorsa o ayrı, ama ben özellikle mühendis olsun istemem. Mühendisler alınmayın olum sizi kötülemiyorum lan, oyunun kuralı buysa elbette ki kuralına göre oynayacaz biz de. Bu dünya "burada sürün, ahirette kralsın boolum" dünyası değildir, fakat elinden geldiğince hayata SEN şekil vermeye çalış. Birilerinden bir şeyler bekleme sürekli. 


 "Sözde" filozoflara ihtiyacı yok bu memleketin, elini taşın altına sokabilen, yürekli ve bilinçli insanlara ihtiyacı var...

Bu memleketin de, dünyanın da, insanlığın da oturduğu yerden ahkâm kesen or...pu çocuklarına ihtiyacı yok.

Amatör ruhla profesyönel işler çıkaracak insanlara ihtiyacı var bu dünyanın.

Bizim de çabamız bu yöndedir.

Anlayana.

(Yukarıdaki yazı michaelsikkofield.blogspot'tan alınmıştır)

   Bende bu arkadaş gibi düşünüyordum daha düne kadar.Evet bu memleketin yürekli bilinçli insanlara ihtiyacı var.Ama bu memleket o insanlara değer vermek yerine onları dışlıyor adeta.
   Şimdi Ali isimli genç kendi toplumuna yön vermek,şuanki bulunduğu kötü durumdan çıkması için elinden gelen herşeyi yapmaya hazır bir genç diyelim.Bu arkadaşımız okulundan mezun olur olmaz bir işe de giremedi.Tamam belki ilerde iyi bir geleceği olacak ama şuan bu arkadaşın vasfı yok.Ali çok dürüst ,çok namuslu,çok olgun bir insan davranış itibariyle,ve çok da seviyor bir kızı.Bu kızı istemeye  gidiyor ailesiyle.Diyorlar ki oğlunuz ne iş yapar ? Şimdi sen desen ordaki insanlara ''sosyoloji gerekli olan bir bilim,batılılar bizim bu bilim sayesinde yönetiyor vs. '' sana açıkca demeselerde S.Git demeye getirtirler.Ama bi doktor olsaydı bu Ali,orsbu çocuğu da olsa verirlerdi o kızı Ali'ye.Dürüstlüğü,insanlığı pek fayda etmiyor mesleğin yanında.Mutlu olabileceği insan tipine değil cebine bakıyorlar insanın.Kalbine değil cüzdanına
Şimdi Ali napsın aga ? En basitinden sevdiği kızı bile vermezken yaşadığı toplum ona o hâla kim için soksun elini taşın altına? Doktor denilen o.çocugu son model arabasıyla Ali'nin yanından geçip üzerine yoldaki su birikintisini sıçratırken ne yapsın Ali?

Toplumumuzda büyük adam olmak diye bir tabir vardır ya..
Sanki adam olmuşlar gibi bir de BÜYÜK adam ol evladım derler.

Ben bu yaşıma kadar bildiğim şeyin peşinden koştum.Hayallerim için ailemi de karşıma aldım gerektiğinde ama bunları yapmak toplumdaki gerçekleri ya da öğrenilmesi gereken YALAN gerçekleri değiştirmiyor.

Günümüz için istenilen insan tipi nedir ? Hayatındaki en büyük amaç para olsun,olup biteni sorgulamasın,tv de söylenenlerle yön verilsin,cebi dolsun da nasıl dolarsa dolsun,insani duygular ve durumlar 2.plana itilsin,Ona sunulan yalancı dünya da ölsün gitsin ve yenileri gelsin.Tüketici olsun sadece.Aynı zamanda yenilikleri de tüketsin insanlığı da tüketsin.Sadece doğayı değil kendini de tüketsin.

Okullarda bize neden edebiyatından tarihine(ki bu tarihye yalan bir tarih)matematiğinden coğrafyasına her boktan bilgiyi verirler.Gerekli ya da gereksiz neden hepsini yüklerler?Düşünme yeteneğimizi kaybedelim diye.
Öğrenmemi engelleyen tek şey aldıgım eğitim olmuştur.”  lafını boşa söylememiştir Einstein.Ayrıca “sen asla bir şey olamayacaksın Eistein”demiştir bir öğretmeni de

Şimdiye kadar sadece sınav zamanları ders çalışıp sınavdan sonra o gereksiz bilgileri kafamdan atmaya özen göstersem de bundan sonra daha çok ders çalışacağım.
Çünkü;
Kendime DEMOKRASİ'nin iyi birşey olduğuna inandırmalıyım.
Kendime günümüzde; insan kanının hâla bir varil petroldan değerli olduğuna inandırmalıyım.
Kendime hâla aşkın,sevginin paradan üstün olduğuna inandırmalıyım.
Dünya da ve ülkemde adalet olduğuna inandırmalıyım kendimi. 26 kişinin bir kız çocuğuna tecavüz edip kendilerini çocuk istedi diye savunmalarına rağmen.

DÜnyada olup bitenleri Televizyon ve Gazetelerden öğrenmeliyim.Onlar ne diyorsa doğru kabul etmeliyim.Her gösterilen bilgiyi ezberlemeliyim.Ezberleyip onlarla oyalanayım ki başka şeyleri sorgulamaya fırsatım olmasın.Yüz yıllar öncesinde yaşamış insanların varlık nedir ? Doğru nedir?sorusuna cevap aramalarıyla uğraşmalıyım.Bunlardan boş vakit buldukca Fatmagül'ün Suçunu öğrenmeye çalışmalıyım.Sosyalleşmek için facebook'a, entel bir insan olmak için twitter'a, yeniliklere açık olduğumu kanıtlamak için de googleplus'a girmeliyim.

Bunların hepsi bana acı verse de katlanmalıyım.Bu sikindirik dersleri öğrenmeliyim ki toplum tarafından saygın bir insan olarak kabul edileyim.Nasıl biri olduğumdan çok nasıl göründüğüm önemli değil mi sonuçta?
Bugünden sonra toplumun istediği bir insan gibi olmaya çalışacağım.Onlardan biriymiş gibi durursam eğer birgün onlar uyurken bunları değiştirme fırsatı bulabilirim belki de.Ben bu sisteme ayak uydurmalıyım belki bir süre daha.Evet ayak uyduracağım da  ama benden sonrakilerin bu sisteme ayak uydurmak zorunda kalmamaları için!